Osmanlı'da İlm-i Mantık ve Münazara Sempozyumu
Fatih Yıldız - 20 Ağustos 2021
İslam kültür ve medeniyetine dair akademik çalışmalara hâkim olan yerleşik anlayış, İslam düşüncesinin Orta Çağ’dan itibaren üretkenliğini yitirdiği varsayımına dayanmaktadır. Bu bakış açısının bir neticesi olarak, Orta Çağ’dan modern dönemlere kadar süren Osmanlı devrinin, bilimsel alanda en iyimser ifadeyle durağan bir periyot olduğu kabulü yaygınlaşmıştır. Ancak son yıllarda yapılan revizyonist/eleştirel çalışmalar sayesinde bu kabuller sorgulanmaya başlanmıştır. Bu çalışmalara bir katkı sağlamak üzere İSAR, Osmanlı ilim geleneğini çok katmanlı bir anlayışla ele alarak onun hem İslami ilimler geleneğindeki hem de genel düşünce tarihi içerisindeki yerini yeniden konumlandırmayı hedefleyen ilmî toplantılar serisi düzenlemektedir. Serinin ilk altı sempozyumu kelam, fıkıh, tasavvuf, tefsir, hadis ve Arapça dil bilimlerine tahsis edilmişti. Bu toplantıların yedincisi ise Osmanlı döneminde ilm-i mantık ve münazara hakkında olacaktır.
8. yüzyılda çeviri hareketleriyle İslam kültür dünyasının bir parçası hâline gelen mantık, birkaç yüzyıl içerisinde Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi sistem filozoflarının elinde yetkin bir forma ulaşmıştır. Özellikle İbn Sînâ ile İslam mantık geleneği, Aristoteles’in Organon’una yönelik referanslardan bağımsız bir yapıya kavuşmuştur. Daha sonra Gazzâlî ile birlikte mantık hem akli hem de naklî ilimler için gerekli bir alet ilmi hâline gelmiştir. Ebherî, Kâtibî, Urmevî, Kutbüddin Râzî, Taftâzânî, Seyyid Şerîf Cürcânî gibi öne çıkan bilginlerin yazdığı temel metinlerin medrese müfredatına girişiyle 13. yüzyıldan sonra İslam mantık geleneği bu eserler üzerine yazılan şerh, haşiye ve tâlikler yoluyla devam etmiştir.
13. yüzyıl sonrası İslam mantık geleneğinin özgün ürünlerinin büyük bir kısmı da yaklaşık yedi asır devam eden Osmanlı ilim havzası içinde kaleme alınmıştır. Ancak bu eserler, yakın zamana kadar bilimsel çalışmalara yeterince konu edilmemiştir. Son yıllarda gerek Batı gerekse İslam dünyası ve Türkiye’de Osmanlı bilginlerinin mantık ve münazara alanlarına ilişkin eserleri üzerine umut verici çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Molla Fenârî, Kul Ahmed b. Hızır, Ahdarî, Taşköprüzâde, Saçaklızâde, Gelenbevî gibi öne çıkan isimlerce inşa edilen Osmanlı mantık ve münazara geleneğini ele almayı hedefleyen sempozyumda bu geleneğin ayırt edici unsurlarına vurgu yapılması ve bunların ön plana çıkarılması amaçlanmaktadır.
Sınırlandırıcı olmamakla birlikte sempozyumun örnek başlıkları şunlardır:
-
Osmanlı döneminde, kendine has şerh-haşiye geleneği başlatan mantık ve münazara metinleri
-
Medrese metinlerindeki özel problemlere odaklanan risale gelenekleri; cihetü’l-vahde, taksîmü’l-ilm, eczâü’l-kaziyye, müveccehât, akyise, istidlal, birinci şekle indirgeme (reddiyyetü’l-mi‘yâr), el-cezrü’l-esam (yalancı paradoksu) risaleleri vb.
-
Osmanlı dönemi sembolizasyon (mnemonics) çalışmaları
-
Mantık metinlerinde zihin haritaları; önermeler, müveccehât, kıyas haritaları vb.
-
Mantık ve münazaranın kelam, fıkıh usulü ve dil ilimleri ile olan ilişkisi ve bu ilimlerde uygulanması
-
Kelam, fıkıh usulü, dil ilimleri ve tasavvuf metinlerinde mantık felsefesi
-
Osmanlı medreselerinde mantık ve münazara eğitimi
-
İcazetnamelerde mantık ve münazara ilmi
-
Mantıkçı icazetnameleri ve biyografileri
-
Mantık ve münazara ilmi açısından İstanbul ve Anadolu kütüphanelerindeki yazma eser koleksiyonlarının değerlendirilmesi
-
Osmanlı dönemi mantık çevirileri
-
Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde mantık metinlerinin yeniden neşri projesi
-
Batılılaşma döneminde modern mantığın alımlanışı