Hikemü’l-Atâiyye
Fatih Yıldız - 03 Aralık 2021
Yaşayan hikmetin naşirleri olan tasavvuf erbabının büyüklerinden İbni Atâullah el-İskenderî hazretlerinin Hikem adıyla kaleme aldığı eser, irfan yolunu kat etmiş, hakikat ve hikmete vasıl olmuş bir ârifin hakikat bahçelerinden derlediği gönül meyveleridir. Tasavvuf tarihi, bir yönüyle bu yolun âriflerinin hikmeti neşir tarihidir. Daha çok gönüllerde kalp veledinin doğumu için sohbet yönteminin bir parçası olarak ortaya konulan hikmetler, irşadın en önemli parçalarından olmuştur. Çoğu zaman kaleme alınmamış bu nutuklar, vazifesini yapıp kendi âlemine uruç etmiştir.
İskenderî ve emsali müellifler ise ilham menşeli hikmetleri edebî bir zevkle kelâma sığdırmayı başarmışlardır. İrfanî değeri, belagati ve imlâ yöntemiyle emsallerini geride bırakmış olan Hikemü’l-Atâiyye, tesirleri ve erbabı tarafından benimsenmiş olmasıyla tasavvuf klasikleri arasındaki yerini almıştır.
Yazıldığı dönemden beri üzerinde yapılan şerhlerin çokluğu, gerek içinden çıktığı Şâzelî yolu, gerek umumî tasavvuf camiası tarafından rehber bir kitap olarak okunup okutulması Hikem’i yaşayan bir bünye olarak günümüze taşımıştır.
Geçtiğimiz asrın önemli sûfî, âlim ve entelektüellerinden Saffet Yetkin, Hikemü’l-Atâiyye’yi, dilimize tercüme ve muhtasar olarak şerh etmiştir. Tasavvuf irfanının bu muhalled ve derinlikli eserini Cumhuriyet döneminde ilk defa Türkçe’ye kazandırması, onun tasavvuf irfanının mirasını yeni nesillere aktarma düşüncesinin bir sonucudur. Nitekim bu niyetle ortaya çıkan tercüme-şerh, tasavvuf ve Hikem-i Atâiyye okurları için önemli bir kaynak olma hüviyeti kazanmıştır.